İdea Yayınevi / Modern Tin /Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
 
 

A. Gereksinimler Dizgesi

a. Gereksinim
b. Emek
c. Anamal

Anamal

Anamalın temel belirlenimi Gereksinimi birikmiş Emek olarak dolaylı bir yolda karşılamasında yatar. Bu ilişki Anamalın artı değer üreten Mülkiyet olarak tanımlanmasının zeminidir.

Anamal Emektir ve Emeğin toplumsal doğası Anamalı da toplumsal yapar. Emeğin kendisi yalnızca bireysel değil, ama o denli de toplumsaldır, çünkü bireyin kendisinin şekillenmesi onun a priori doğasının kültür tarafından şekillendirilmesidir. Birey baştan sona kültürü tarafından belirlenir ve onda bireysel olan herşey toplumsal kültürden aldığıdır. Bilgisi, alışkanlıkları, töreleri, beğenileri, eğilimleri, yetenekleri vb. tümü de Egosunun belirli-Egoya somutlaşması olarak bireyin içine doğduğu çevre tarafından belirlenir. Bireysel Emek bu toplumsal Tözün bir ilineğidir.

Buna göre toplumsal Emeğin kendisinin cisimselleşmesi olan Anamal da toplumsaldır ve Mülkiyet hakkının onu üretene ait olması ölçüsünde Anamal saltık olarak toplumsaldır. Ama toplumsal olması bireysel Mülkiyet olmasının önüne geçmez. Mülkiyet Emek tarafından değil, bireysel İstencin Şeyler üzerindeki Hakkının tanınması tarafından belirlenir. Bu tanınma koşulsuz değildir.

New York Stock Exchange
Anamalın Mülkiyet olması, tikel bireysel İstençlerin iyeliği olarak tanınması bireysel tikellikler zemininde paylaşım Eşitsizliğine götüren olgudur. Ama bu Eşitsizliğin nüfusun büyük çoğunluğunu ondan bütünüyle yoksun bırakacak bir yolda yeğinleşmesi yalnızca kişisel tikelliklere (yetenek, beceri ve daha başka özellikler) bağlı değildir. Aynı zamanda, Anamalın toplumsal Emek tarafından üretilmiş olması bu Emeğin onun üzerindeki Hakkının sürekliliğini imler. Genel olarak, Anamalın paylaşılması bireysel ve toplumsal İstençler arasındaki ilişkinin bilincine bağlıdır. Anamal üzerindeki bireysel Mülkiyet hakkı hiçbir zaman saltık değildir ve gerçekte Anamalın paylaşımı her zaman toplumsal Us, Duyunç, İstencin gelişmişlik düzeyi tarafından belirlenir.


New York Stock ExchangeNew York Stock ExchangeWal-Mart Annual Shareholders' Meeting - USA

Tikelin Evrensel İle Dolaylı Kılınması: "Herkes kendi için kazanır, üretir ve yararlanırken, tam bu yolla başkalarının yararlanımı için üretir ve kazanır." Bu "Sözleşme" kavramının bir başka anlatımıdır.
Hegel / Tüze Felsefesi   Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

c. Anamal
§ 199

c. Das Vermögen
§ 199

Emeğin ve gereksinimlerin doyumunun bu bağımlılık ve karşılılığında öznel bencillik tüm başkalarının gereksinimlerinin doyumuna katkıya, eş deyişle, eytişimsel devim olarak tikelin evrensel yoluyla dolaylı kılınmasına dönüşür, öyle ki herkes kendi için kazanır, üretir ve yararlanırken, tam bu yolla tüm başkalarının yararlanımı için üretir ve kazanır. Herkesin bağımlılığının tüm yanlarda içiçe geçişinde yatan bu zorunluk bundan böyle herkes için evrensel, kalıcı Anamaldır (bkz. § 170), ki her biri için eğitim ve becerisi yoluyla ondan pay alma ve böylece geçimini güvenlik altına alma olanağını kapsar, — tıpkı her birinin kendi emeği yoluyla dolaylı kılınan bu kazancın evrensel Anamalı saklaması ve arttırması gibi.

 
In dieser Abhängigkeit und Gegenseitigkeit der Arbeit und der Befriedigung der Bedürfnisse schlägt die subjektive Selbstsucht in den Beitrag zur Befriedigung der Bedürfnisse aller anderen um, — in die Vermittlung des Besonderen durch das Allgemeine als dialektische Bewegung, so daß, indem jeder für sich erwirbt, produziert und genießt, er eben damit für den Genuß der Übrigen produziert und erwirbt. Diese Notwendigkeit, die in der allseitigen Verschlingung der Abhängigkeit aller liegt, ist nunmehr für jeden das allgemeine, bleibende Vermögen (s. § 170), das für ihn die Möglichkeit enthält, durch seine Bildung und Geschicklichkeit daran teilzunehmen, um für seine Subsistenz gesichert zu sein, — so wie dieser durch seine Arbeit vermittelte Erwerb das allgemeine Vermögen erhält und vermehrt.

Anamal: Geleneksel ve Modern
Ön-modern geleneksel kültürde Anamalın başlıca işlevi artı değer üretme özelliği ile Ailenin geçimini sağlamaktır. Modern Toplumda olanın tersine, geleneksel törellik dizgeleri içinde gelenekler, inançlar ile kaçınılmaz olarak çatışma içinde olabilen Varsıllık hiçbir zaman birincil değer olarak görülemezdi ve büyümesi salt kendi uğruna ve başka herşey pahasına istenen birşey değildi. Bu olgu ön-modern toplumun henüz bireysel İstenci ve dolayısıyla Mülkiyeti kavramına uygun olarak tanımıyor olmasının sonucudur. Geleneksel Toplum kendi tutucu değerleri ile kendi içinde kapalı bir yapılanma kazanır ve daha sonra bu yapının değişmeden sonsuza dek sürmesi için alınan önlemlerle kültürün sürekliliğini sağlama bağlar. Türlülüklerine karşın geleneksel toplumlar geleneksel olmada, 'değişmeme' ve 'gelişmeme' karakterlerinde birleşirler. Buna karşı Modern Toplum İstenç Özgürlüğünden ötürü tüm geleneksel belirlenimlerin üzerinde ve ötesinde bütünüyle akışkandır ve bu sürekli yenileşme karakteri modern tini geleneksel tin ile tam bir karşıtlık içine düşürür. Bu düzeye dek, Anamalı modern toplumun akışkanlığının herhangi bir evresindeki yapılanması içinde anlamaya çalışmaktan çok Kavramının gizilliklerinin terimlerinde anlamak gerekir, çünkü Modern Toplum Anamalın belirlenimlerini dizgeye yabancı ve dışsal kültürel koşullardan bütünüyle özgür bırakır.

Modern Anamal Kavramı özgür Yurttaş Kavramı ile bağlıdır, çünkü İstencinde sınırsız olan birey Mülkiyetine de herhangi bir sınır koymak zorunda değildir. Geleneksel törel değerlerin sınırlamasından özgürleştiği düzeye dek, özgür İstenç için Mülkiyet Hakkı birincil haktır, giderek tüm değerleri kendi içinde soğuran ve kendine altgüdümlü kılan birincil değerdir. Bireysel İstencin henüz moral olarak gelişmediği erken modern aşamada Mülkiyet İstenci sınırsız bir bencilliktir. Çocuk Emeğinin kullanılması, işgününün duyunçsuz uzunluğu, sömürgecilik vb. bu erken döneme özgüdür.

 
New York Stock ExchangeNew York Stock ExchangeWal-Mart Annual Shareholders' Meeting - USA

Anamal ve Artı Değer
Üretim her durumda bir artıdır, varolan değerin büyümesidir, çünkü Emek her durumda yeni ürüne onun üretiminde kullanılmış olanlara ek olarak yeni bir Emek payı katar. Anamalın belirlenimini bir artı değer üretmesinin oluşturduğu düzeye dek, her Emek ürünü artı değer üretimine katılabilir ve her Emek ürünü Anamal işlevini kazanabilir. Ürünün ederinin onun üretimine katılmış olan Emeğin değeri ile orantılı olarak belirlenmesi Pazara aittir.


Anamal ve Toprak
Klasik Ekonomide Üretim sürecinde Anamal Toprak ve Emekten ayrı bir kategori olarak alınır. Bu sınıflamanın çıkarsaması yapılmaz ve yalnızca görgül olarak ileri sürülür. Kavramına göre, Anamal özsel olarak Emekten başka birşey değilken, Toprağın üretim sürecine girmesi başka her ham gereç ve kaynak durumunda olduğu gibi Emek aracılığıyla olur. Bu düzeye dek Toprak da üretim sürecine başka her Anamal biçimi gibi girer ve üzerinde sürmekte olan geleneksel kültür ve yaşam biçimlerinden aşamalı olarak kurtulur. Toprak sahipleri ya da köylülük Modern Ekonominin kavramında ve realitesinde tikel bir toplumsal sınıf oluşturmazlar.


Bir Lüks Yatýn İçiLe Meridien Hotel at Marcel CoveVersailles Sarayýnda Aynalar Salonu



Anamal ve Hak
İnsanın Hakkı sonsuzdur ve bunun için insanın yalnızca İnsan olması yeterlidir. Ve Özgürlüğü yoluyla kavramına uygun olarak gelişmiş insan, doğal ve tinsel Gereksinimleri için sınırsız üretme yeteneğini kazanmış olan insan için bütün bir dönüştürülmüş Doğa ve bütün bir Kültür Şeyleri alanı onun saltık Hakkıdır.

Entrance of Raffles HotelFemale Celebrity Alighting from LimousineBombay Drawing Room



Anamal ve Mülkiyet
Emeğin birikimi olarak Anamal da her Şey gibi bireysel ya da toplumsal Mülkiyet olabilir. Bu Mülkiyetin kimin Hakkı olduğu söz konusu olduğunda, yine Hak zeminine yanıt onu üretenin toplumsal Emek olması ölçüsünde Anamalın bütün Toplumun Mülkiyeti olması gerektiğidir. Bu bilinç Dünya Tarihinde henüz edimsel değildir. Toplumsal Bilinç Anamal üzerinde Hakkını ileri sürmez — tıpkı bir zamanlar Kölelerin özgür olduklarının ve Özgürlüğün Hakları ile bir olduğunun bilincinde olmamaları gibi, ve tıpkı bir zamanlar Yasaların yurttaşların kendileri tarafından yapılmasının gerektiğinin bilincinin olmaması gibi.

Mülkiyetin Topluma ait olması kendinde her bir bireye, herkese ait olması demektir, Devlete değil, ve bu durum bireysel Özgürlük ya da özgür İstenç kavramı ile çelişki içinde değildir. Tam tersine, toplumsal Mülkiyet Hakkının bireysel Mülkiyete kısıtlanması Özgürlüğün kısıtlanması olacaktır.

Anamal bireyin dolaysız Emeği yoluyla ancak kısıtlı ölçekte üretilebilir ve bu düzeye dek bireysel Emeğin de özsel olarak toplumsal Emek olmasına karşın bu küçük Anamal niceliği Hak açısından bireysel Mülkiyet olarak geçerliğini sürdürür.


Büyük Çöküntü — Amerika Birleşik Devletleri, 1929-1939

The mother and some of the children of af amily of nine living in a field along US Highway No. 70. Near the Tennessee River, Tennessee, March 1936A young woman from a poor migrant farming family nurses her baby in the family's shack at a labor campBud Fields and his family in their home during the Great Depression. Alabama, 1935"Tom Joad"; a portrait of a migrant farm worker living in a temporary labor camp in California's Central ValleyThe wife and two children of an unemployed mine worker living in an old company store in an abandoned mining town


"Migrant Mother": Fotoğraf Dorothea Lange, Photographer of the People (1895-1965); Dorothea Lange, Library of Congress

Dorothea Lange's Migrant Mother depicts destitute pea pickers in California, centering on Florence Owens Thompson, a mother of seven children, age 32, in Nipomo, California, March 1936. The photo was to symbolize the Great Depression for many AmericansMissouri migrant family stalled on US highway 99 near Tracy, California. February 1937Son of a migrant agricultural worker. Visalia, California, 1940Child living in an Elm Grove, Oklahoma, shacktown. August 1936Notorious gangster Al Capone attempts to help unemployed men with his soup kitchen


The homeless and unemployed of the Great Depression wait in line seeking shelter in New YorkWife and children of a miner. Pursglove, on Scott's Run, West Virginia, September 1938Unemployed men wait in long lines for bread and handouts during the Great DepressionA man in a cap and worn tweed coat eats a sandwich as he sits on the base of a street lampThe Great Depression in the U.S.- Men eating bread and soup in a breadline. Undated photograph 1929-39


1929'da Amerikalıların tepedeki %0.1'inin toplam geliri en dipteki %42'nin toplam gelirine eşitti.
Henry Ford 14.000.000 dolarlık kişisel gelir bildirirken, aynı yıl ortalama kişisel gelir 750 dolardı.
Bugünün rakamlarında Henry Ford'un yıllık geliri 345.000.000 dolardır.
Henry Ford
 
ABD, 1930lar

The USS Macon flies over New York. The rigid airship first flew for the US Navy in 1933 and crashed in 1935Pilot Amelia Earhart in Lockheed Vega Airplanekk New York City - Skyline, Downtown New York. Manhattan South Ferry, New York 1930sClark GablePolo Grounds as the Dodgers beat the Giants before a record 60,000


The Hindenburg. Control room of the Zeppelin Hindenburg at Lakehurst, New Jersey.1930sDorothea Lange (1895-1965) This very young man is Douglas Fairbanks, Jr. arriving at the old Famous Players Lasky Corp. West Coast Studio of Paramount PicturesPhysicist Albert Einstein (1879-1955) with his wife Elsa in Chicago


The United Front Anti-Fascisti Action Committee, passing the Italian Consulate in New York, demonstration against the Italian Government, 1930sPortrait of the Early Chicago White Sox Team 1930sJudy Garland and Friends Prepare to Dive 1939



Anamal ve Emek
Anamal edimselleşmiş Emektir, bireysel Emekçinin gizil İşgücü değil.

Klasik Ekonomi üretim sürecinde Anamalı Emekten sanki bunlar birbirine dışsal iki kategoriymiş gibi ayırır ve aralarındaki özsel birliği tanımaz. Oysa Anamalın kendinde Emek ve Emeğin kendinde Anamal oldukları, bu birlik Anamalın toplumsal Emeğin ürünü olmasında bütünüyle açıktır. Dahası, Anamalın ve Emeğin özsel birlikleri toplumsal Emeğin Anamal üzerindeki Hakkının saltık temelidir. Tüzel olarak Anamal bireysel Mülkiyet olabilir (ki realitede bu bile saltık değil ama koşulludur). Ama Gerçekte ya da Kavramda Anamal toplumsal Emeğin ürünü olduğu düzeye dek bireysel Mülkiyet olması özsel olarak toplumsal kökeni ile çelişir ve Mülkiyet Eşitsizliğinin moral olumsuzlanması bu Haktan doğar. Anamalın bireysel olarak yoğunlaşması evrensel Hak ilişkisi değil ama yalnızca pozitif Tüze tarafından aklanan bir eşitsizlik biçimidir. Bunun sürmesi toplumsal İstencin henüz olguları kavramlar ile uyum içinde görmemesine dayanır ve toplumsal bilincin ve Hak kavramının gelişmiş olduğu toplumlarda mülkiyet Eşitsizliği reel olarak azalma eğilimindedir.


Anamal ve Üretim
Klasik Ekonomide Anamal Toprağın ve Emeğin yanısıra Üretimdeki üçüncü temel bileşenl olarak görülür. Ve Anamalın belirlenimini Topraktan ve Emekten ayrı olarak başka malların üretimi için kullanılmasından aldığı ileri sürülür. Ama bu ayrım bir ayrım değildir, çünkü Toprak ve Emek de başka malların üretiminde kullanılmada Anamal ile aynı belirlenim altında dururlar. Anamalın üretim sürecinde kullanılma hızının yavaş olması, buna karşı ham gereçlerin daha hızlı kullanılması biçimindeki ayrım (David Ricardo) Anamalın belirlenimini oluşturmaz.


Hegel / Tüze Felsefesi

  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 200

§ 200

Ama evrensel Anamaldan pay alma olanağı, tikel Anamal, bir yandan birinin kendi dolaysız temeli (Kapital) tarafından, öte yandan becerisi tarafından koşulludur; yine bu ikincisi kendi payına birincisi tarafından, ama ayrıca olumsal durumlar tarafından koşullandırılır ki, bunların çokluğu daha şimdiden kendi için eşitsiz olan doğal, bedensel ve ansal özelliklerin gelişiminde türlülük üretir — bir türlülük ki, bu tikellik alanında tüm yönlerde ve tüm basamaklarda kendini gösterir ve geri kalan olumsallık ve özenç ile birlikte bireylerin Anamal ve becerilerinin eşitsizliğini zorunlu sonucu olarak getirir.
   
Die Möglichkeit der Teilnahme an dem allgemeinen Vermögen, das besondere Vermögen, ist aber bedingt, teils durch eine unmittelbare eigene Grundlage (Kapital), teils durch die Geschicklichkeit, welche ihrerseits wieder selbst durch jenes, dann aber durch die zufälligen Umstände bedingt ist, deren Mannigfaltigkeit die Verschiedenheit in der Entwicklung der schon für sich ungleichen natürlichen körperlichen und geistigen Anlagen hervorbringt — eine Verschiedenheit, die in dieser Sphäre der Besonderheit nach allen Richtungen und von allen Stufen sich hervortut und mit der übrigen Zufälligkeit und Willkür die Ungleichheit des Vermögens und der Geschicklichkeiten der Individuen zur notwendigen Folge hat.
§ 201
§ 201
Sonsuz çokluktaki araçlar ve bunların karşılıklı üretimde ve değiş-tokuşta birbirleri ile kesişen eşit ölçüde sonsuz devimleri içeriklerine özünlü evrensellik yoluyla yoğunlaşır ve evrensel kütlelere ayrışır, öyle ki bütün karmaşa gereksinimlerin, bunların araç ve kendilerine özgü emeklerinin, doyumun ve kuramsal ve kılgısal eğitimin tür ve yollarının tikel dizgelerine — bireylerin onlara paylaştırıldıkları dizgelere —, bir sınıflar ayrımına gelişir. Die unendlich mannigfachen Mittel und deren ebenso unendlich sich verschränkende Bewegung in der gegenseitigen Hervorbringung und Austauschung sammelt durch die ihrem Inhalte inwohnende Allgemeinheit und unterscheidet sich in allgemeinen Massen, so daß der ganze Zusammenhang sich zu besonderen Systemen der Bedürfnisse, ihrer Mittel und Arbeiten, der Arten und Weisen der Befriedigung und der theoretischen und praktischen Bildung — Systemen, denen die Individuen zugeteilt sind —, zu einem Unterschiede der Stände ausbildet.

Toplumsal Anamal ve Paylaşımı
Modern Yurttaş Toplumunda Üretim ortaklaşadır, hiçbir noktasında yalnızca şu ya da bu tikel bireyin ya da kümenin üretimi değil, ama baştan sona evrensel-toplumsal bir süreçtir. Üretim sürecine katılan Bilgi ve Beceri özsel olarak tarihsel gelişiminin bir birikimidir ve bireysel Emekçi bu tinsel-toplumsal birikimi kendi Emeği aracılığıyla fiziksel-tinsel ürüne aktarır. Anamalın büyümesinde insan Gereksiniminin ve onu karşılama olanağının büyümesi olgusu yatar. Dışsal kâr ve kazanç güdüleri bütün bu ussal sürece karışan usdışı özenç öğesidir ve bütün bir Modern Yurttaş Toplumu sürecinin 'Kapıtalizm' gibi, "Kapitalist Toplum" gibi bir diluzluğu anlatımlarının altına getirilmesinin zeminidir. 'Kapitalizm' anlatımı öz-çıkarın tüm Türenin, Erdemin, Yasanın üzerine yükseltilmesini anlatan bir ideoloji olarak yalnızca boş bir özlemdir ve Modern Yurttaş Toplumunun henüz moral olarak büyümediğinin, bireysel bencilliğin kendini utanmazca öne çıkarmayı sürdürdüğünün göstergesidir.

Anamalın bütünüyle evrensel olan Emeğin sağın niceliği terimlerinde Mülkiyet olarak paylaşımı saltık olarak olanaksızdır, çünkü Emek bir Mülkiyet değildir (Mülkiyet olan İşgücüdür). Dahası, burada bireysel Emeğin 'Mülkiyet' olduğu varsayılsa bile, bu 'biyesel Emeğin' kendisi özsel olarak evrensel ya da ortaklaşa Emek Niteliğini taşır. Buna göre Anamalın paylaşımı Emek zemininde değil ama İstenç zemininde, bir Hak ve Haksızlık, bir Güç ve Güçsüzlük sorunu olarak belirlenir.

Anamalın Mülkiyet olarak birey ile ilişkisi saltık değildir. Anamalın toplumsal olması genel olarak üzerindeki İstenç denetiminin de toplumsal olmasının zeminidir. Toplumsal İstenç Anamalı edimsel olarak denetler: Onu vergilendirir, paylaştırır, böler, parçalar, ona el koyar vb. Bu süreçte Mülkiyet iyelerinin Anamal üzerindeki İstençleri her durumda sınırlıdır, çünkü bu mantıksal olarak ve dolayısıyla reel olarak olanaklıdır. Buna göre bu denetimin ne düzeye dek ve hangi yollarla belirleneceği toplumsal İstence ve Duyunca bağlıdır. Paylaşımın çalışan sınıfların zararına olması saltık olarak bu sınıfların eğitimsiz ve İstençsiz tutulmalarını gerektirir.

Amerika'yı Kim Yönetiyor: Wealth, Income, and Power (Gönenç, Gelir ve Güç ).
Wealth Without a Job ( İş Olmaksızın Gönenç)

Varsıllık ve Yoksulluk
Varsıllığın ve Yoksulluğun göreli ya da ilişkili terimler olması olgusu Yoksulluğun ortadan kaldırılmasının Varsıllığın da ortadan kaldırılmasına götürmesi sonucunu getirir. Yine Yoksulluğun özgür İnsan kavramı ile bağdaşmaması Varsıllığın da bağdaşmayacak olmasını imler. Buna göre Yoksulluğun olumsuzlanması ancak Varsıllığın da olumsuzlanması yoluyla olanaklıdır, ve evrik olarak. Eşitlik kavramı özsel olarak Varsıllık ve Yoksulluk arasındaki uçurumun giderilmesini imler. Ama bir Nicelik ilişkisinin toplumsal Emek ve Anamal alanlarında uygulanması bu Kavramların sağın niceliğe izin vermemeleri nedeniyle olanaksızdır. Eşitlik bu alanlarda ancak bir soyutlama olarak, bir Hak eşitliği olarak uygulanabilir. Bu yüzden nitel Eşitlik Varsıllığın ya da Yoksulluğun eşitlenmesi yoluyla değil, ama ancak Varsıllığın ve Yoksulluğun ortadan kaldırılması yoluyla sağlanabilir.

 
 Swimming pool with bar area, modern architectureLinda Evans and John Forsythe

Toplumsal Sınıflar

Modern Yurttaş Toplumunda Sınıflar Anamaldan alınan paya göre belirlenir.
Bireyler bu Sınıflara yetenek ve becerilerine, özenç ve şansa göre ait olurlar.

Modern Yurttaş Toplumunda birey İstencinin ve Özgürlüğünün bilincinde olan Yurttaştır. Ekonomik Sınıf belirlenimi politik Yurttaş belirlenimini geçersiz kılan tüzel bir belirlenim, söz gelimi bir Kast gibi doğuştan, katı, dışlayıcı ve değiştirilemez bir toplumsal belirlenim değildir. Buna göre Yurttaşlar ait oldukları toplumsal Sınıfa bakılmaksızın Yurttaşlardırlar ve ancak ve ancak Yurttaşlar olarak politik eylemde bulunabilirler. Sınıfın ekonomik bir belirlenim olması ölçüsünde, Sınıf olarak davranış ya da 'sınıf bilinci'ne dayalı davranış bir öz-çıkar davranışından, ekonomik eylemden başka birşey değildir. Sınıf politik değil, toplumsal-ekonomik bir kavramdır ve "sınıf bilinci" anlatımı insan bilincini ekonomik koşul tarafından belirlenen edilgin bir biçime indirgediğinin ve böylece Özgürlüğü yadsıdığının bilincinden yoksundur.

Toplumsal Sınıflar toplumsal Anamal ile ilişki içinde ya da toplumsal Varsıllıktan aldıkları paya göre belirlenirler. 'Proletarya' ve 'Burjuva' gibi anlatımlar içerikleri doğru olarak anlaşıldığında Kavrama uygun olmayan diluzluğu anlatımlarıdırlar. Toplumsal alan işgüçlerinden başka hiçbir Mülkiyetleri olmayan büyük çoğunluktan dev servetlere iye olan varsıllara dek geniş bir ekonomik hiyerarşi alanıdır. Süper varsıllar, dev servetleri kalıt alanlar, ünlüler, genel müdürler, yüksek maaşlı doktorlar, avukatlar, orta gelirli meslek sahipleri, ofis çalışanları, mavi yakalı işçiler, el işçileri, evsiz barksızlar, kimsesizler — tümü de modern toplumun işbölümünün ve gelirlerin ölçüsüz türlülüğü içine dağılmış bireyler olarak yalnızca şu ya da bu Sınıfa ait olarak nitelenemezler. Ama bir soyutlama olarak, büyük bir Yoksullar Sınıfı ve küçük bir Varsıllar Sınıfı bu belirlenimsizliğe belirgin bir ayrışma getirir.

Yurttaş Toplumunun özsel olarak Sınıf üyesi değil ama Özgür Yurttaş temelinde örgütlenmesi Sınıf ayrımlarının Yurttaş Toplumuna özsel değil ama dışsal olduğunu, Sınıf ayrımı, Eşey ayrımı, Konum ayrımı vb. gibi insanın onuru ve değeri ile bağdaşmayan usdışı ayrımların Yurttaş Toplumunun kendisinin içerisinde kaldırılabileceğini imler. Bu ayrımların ancak evrensel İstencin bilinçsiz onayı ile yürürlükte olabilmeleri olgusu onların ortadan kaldırılmasının da bir İstenç sorunu olduğunu gösterir.



Yurttaş Örgütleri (Sivil Toplum Örgütleri)
Yurttaş Toplumunda Sınıfların Eylemleri ekonomik Eylemlerdir. Politik Eylem Yurttaşlara aittir.

Yurttaş Toplumunun bir özgür ilişkiler alanı olması ölçüsünde Sınıfların Eylemleri ekonomik konumları ve durumları tarafından, öz-çıkar İstençleri tarafından belirlenir. Bu düzeye dek tüm Sınıf örgütlerinin, tüm Yurttaş Toplumu Örgütlerinin Eylemleri saltık olarak öz-çıkar Eylemleridir. Daha çok özgürlük, daha çok 'demokrasi,' daha çok Hak, vb. tümü de henüz Türkiye gibi Yurttaş Toplumu olma aşamasındaki toplumlara özgüdür ve Sınıflar arasındaki bir ekonomik öz-çıkar çatışması olmaktan çok toplumun eski ve yeni, geleneksel ve modern bilinç alanları arasında ve kaçınılmaz olarak birincilerin yenilgisine ayarlanmış bir kavgadır.

Bir Toplum olarak Yurttaş Toplumu karşılıklı gereksinimlerin doyurulması alanıdır. Öz-çıkar amaçlarının üstüne örtülen tüm politik örtüler (Devrim, Sosyalizm, İnsan Hakları, Dayanışma vb.) bir kez öz-çıkar sağlanır sağlanmaz bir yana atılırlar. Yurttaş Toplumu kavramı gereği kendi kendisini yöneten, yasaları Yurttaşlar tarafından belirlenen toplumdur. Bu Özgürlüğün Yurttaşların kendi Bilinçlerinden ve İstençlerinden başka hiçbir sınırı yoktur. Buna göre daha çok Özgürlük, daha çok 'Demokrasi,' daha çok Hak, vb. istemleri ve bu uğurda Eylemler Sınıflar arasındaki bir sorun olmaktan çok Yurttaşlar arasındaki bir sorundur

Yurttaş Toplumu tüm sınıfları ile birlikte ancak özgürlük koşulunda işler, çünkü Yurttaş a priori özgür bireydir.


Toplumsal Eşitsizlik
Gönençteki edimsel Eşitsizlik Modern Yurttaş Toplumunun zorunlu bir bileşeni değildir. Tersine, Yurttaş Toplumu kendini İstenç Özgürlüğü çevresinde biçimlendirmekte olan bir süreç olarak Eşitsizliği saltık olarak ortadan kaldıracak bir törel Gelişme sürecidir. Kavramında ve Realitesinde türlülüğe değil ama türdeşliğe doğru bir değişim ve gelişim çabası olan Modern Yurttaş Toplumunun önünde İstencin kendisinden başka hiçbir engel olamaz, çünkü bütün bir nesnel Tin alanı İstencin kendi belirlenimlerinin açınım ve gelişim alanıdır.

Eşitsizlik sorunu bireylerin toplumsal Anamaldan aldıkları payları ilgilendiren bir sorundur ve bir Duyunç ve İstenç çatışması yoluyla, bir Güçler ilişkisi yoluyla, zaman zaman Şiddet ya da Zor yoluyla belirlenir. Modern Yurttaş Toplumunun üretim yeteneği açısından gelişme sürecinde olan bir evre olması onun henüz insan Gereksinimlerini sınırsızca karşılama yeteneğinde olmadığını imler. Bu geçici olgu neoklasik ekonomi tarafından Modern Yurttaş Toplumunun üretim yeteneklerinin sınırlı olduğunun bir göstergesi olarak varsayılır. Bu zeminde Darlık (Scarcity, Knappheit ) sorunu insan varoluşunun kalıcı bir durumu olarak alınır ve buna göre insan Gereksinimlerinin de sınırlı olması gerektiği ve toplumsal konuma bağlı oldukları gibi vargılara götürür. Bu uslamlamalar Gönenç Eşitsizliği sorununu bir sorun olmaktan çıkarmaya ayarlanmışlardır. Kavramsal olarak, Modern toplumsal sürecin gelişim gizilliği karşısında Üretim ve Gereksinim için, Sunum ve İstem için herhangi bir sınırlama çıkarsamak olanaksızdır. İnsanın Üretim yeteneğinin sınırsız olması Darlık olgusunu ve Eşitsizlikteki sorumluluğunu geçici bir olgu yapar.

Yurttaş Toplumunun bugünkü biçimlerinde saçmalık boyutunda sergilenen Eşitsizlik bir Hak, İstenç, Özgürlük Eşitsizliği değil, ama giderilebilir ya da en azından hafifletilebilir bir Mülkiyet Eşitsizliği sorunudur. İnsanlarının bu açıdan onurunu koruyan ve onları sefilliğe teslim etmeyen İskandinav toplumları ile milyonlarca tükenmiş Yurttaşını sokaklara terkeden Amerikan toplumu arasındaki biricik ayrım Duyunç ayrımıdır.


Eşitsizlik olgusu sınırsız gelişime belirlenmiş modern Toplumun kendi kavramı içinde kapsanmaz ve yalnızca sürecin kendisinin bir görüngüsüdür. Hakları, Özgürlükleri, Ödevleri konusunda derin eğitimsizlik ve bilinçsizlik durumundan bu Kavramların bilincini kazanmaya doğru ilerleyen milyonlar zorunlu olarak ve doğal olarak süreçte henüz eşitsiz bir bilinç aşamaları dizisi sergilemeyi sürdürürler. Bu düzeye dek toplumsal varsıllıklar hiyerarşisinde herhangi bir konum kapmak, Gönençten sınırlı da olsa göreli olarak yüksek bir pay koparmak Eşitsizlik sorunundan çok daha özsel ve önemli sorunları olarak görünür. Öte yandan, varolan varsıllığın Darlığı da Eşitsizliğin eline oynayan bir ikinci nedendir. Eldeki varsıllığı Eşit olarak paylaştırma düşüncesi soyutlamacı Anlağa aittir ve varsıllığın nicel değerinin göreli olması ölçüsünde olanaksızdır. Eşitsizlik bir oluş süreci olarak Modern Yurttaş Toplumunda hem bilinçlerdeki hem de ürünlerdeki çifte yetersizlik tarafından sürdürülür.

Adam Smith'in Laissez-Faire Politikaları (The Victorian Web)

mith's belief that competition, the market's invisible hand, would lead to proper pricing played a large role in his economic policy recommendations. He therefore strongly opposed any government intervention into business affairs. Trade restrictions, minimum wage laws, and product regulation were all viewed as detrimental to a nation's economic health. This laissez-faire policy of government non-intervention remained popular throughout the Victorian Era and still plays an important part in present-day economic policy. Capitalists, in particular, supported Smith's policies and often twisted his words to justify mistreatment of workers. They suggested that child labor laws, maximum working hours, and factory health codes constituted a violation of their rights and Smith's golden rule. Similar attempts by factory owners to use Smith's teaching in order to further their own ends continued well into the twentieth century.
"Smith yarışmacılığın, pazarın görünmez elinin doğru ederlere götüreceği inancı onun ekonomik politika öğütlerinde büyük bir rol oynadı. Buna göre hükümetin iş dünyasının sorunlarına herhangi bir yolda karışmasına güçlü bir biçimde karşı çıktı. Tecim kısıtlamaları, mimimum ücret yasaları ve ürün kuralları tümü de ulusun ekonomik sağlığına zararlı olarak görüldüler. Hükümetin laissez-faire karışmama politikası Viktorian dönem boyunca popüler kalmayı sürdürdü ve günümüz ekonomik politikasında da önemli bir rol oynamayı sürdürür. Özel olarak kapitalistler Smith'in politikalarını desteklediler ve sık sık işçileri kötüye kullanmalarını aklamak için sözlerini çarpıttılar. Çocuk emeği yasalarının, maksimum çalışma saatlerinin ve fabrika sağlık kurallarının onların haklarının ve Smith'in altın kuralının çiğnenmesi anlamına geldiğini ileri sürdüler. Fabrika sahiplerinin Smith'in öğretisini kendi ereklerini ilerletebilmek için kullanma yönündeki benzer girişimleri yirminci yüzyıl içlerine dek sürdü."

İngiltere, 19. yy: Çocuk Emeği ve Laisses-Faire (Child Labour 1) (The Industrial Revolution: A Timeline)

"Çocuk emeği gibi utanç verici bir uygulamanın İşleyim Devriminde başından önemli bir rol oynaması gerektiğine şaşırmamak gerekir. Yerlerinden edilen emekçi sınıflar on yedinci yüzyıldan başlayarak bir ailenin çocuklar çalışmadıkça geçinemeyeceği düşüncesini sorgusuzca kabul ediyordu. Defoe kendi zamanında Halifax'ın yakınlarında hemen hemen 4 yaşının üzerindeki hiç kimsenin boş kalmamasını hayranlık verici buluyordu."

Dickens'ın kendi ailesi borç nedeniyle hapiste olduğu için, 12 yaşında ayakkabı cilası fabrikasında çalışTI. 1840'ta Londra'da çocukların yaklaşık yüzde yirmisi okula gidiyordu. Yalnızca Londra'da 120.000 ev hizmetçisi vardı ve bunlar saati yarım peniden olmak üzere haftada 80 saat çalışıyorlardı. Yalnızca Londra'da yaşları 15 ve 22 arasında değişen binlerce kız fahişelik yapıyordu. Birçok çocuk dayanılmaz koşullar altında tıpkı büyüklerinin yaptığı gibi günde 16 saat çalışıyordu. 3 yaşında çocukların da çalıştırıldığı bu Devrim sırasında ancak 1833'te hükümet 9-11 yaşlarındaki çocukların günde 8 saat çalıştırılmasına izin verdi. Ama bu yalnızca tekstil kesimleri için geçerliydi ve demir ve kömür kesimlerinde çocuklar 5 yaşında çalıştırılmaya başlıyor ve genellikle 25 yaşında ölüyorlardı.

Madenlerde çalýşan çocuklar, İngiltere, İşleyim Devrimi
Madenlerde çalışan çocuklar; İngiltere, İşleyim Devrimi

İngiltere, 19. yy: Çocuk Emeği Üzerine Parlamento Raporu, No 116 (Child Labour 2)

Madende kömür çeken kýz; İngiltere, 19. yy
Madende kömür çeken kız; İngiltere, 19. yy
Bu raporlardan biri madenlerdeki çalışma koşulları ile ilgilidir ve 8 yaşındaki Sarah Gooder Madenler Komisyonunun raporunda şöyle konuşur:

"Gawber madeninde bir çekiciyim. Bu beni yormuyor, ama ışık olmadan çekmem gerekiyor ve korkuyorum. Sabah dörtte ve kimi zaman üç buçukta gidiyorum ve beş buçukta çıkıyorum. Hiç uyumam. Kimi zaman ışık olduğunda şarkı söylerim, ama karanlıkta değil; o zaman söylemekten korkarım. Madende olmayı sevmiyorum. Sabah gittiğimde kimi zaman çok uykulu olurum. Pazar okullarına gidiyorum ve 'Kolaylaştırılmış Okuma' okuyorum. O harfleri tanır ve küçük sözcükleri okuyabilir. Bana dua etmeyi öğretiyorlar. 'Lord's Prayer'i pek doğru olmayan bir biçimde okudu ve şu eklenti ile sürdürdü: 'Tanrı babamı ve annemi, kız kardeşlerimi ve erkek kardeşlerimi, amcalarımı ve halalarımı ve kuzenlerimi ve başka herkesi kutsasın, ve Tanrı beni kutsasın ve beni iyi bir hizmetçi yapsın. Amin.' Birçok kez İsa'nın öykülerini duydum. Niçin dünyaya geldiğini bilmiyorum, elbette, ve niçin öldüğünü bilmiyorum, ama kafasını dayayacak taşları vardı. Okulda olmayı madende olmaktan çok daha fazla isterdim."

 
Hegel / Tüze Felsefesi   Hegel / Philosophie des Rechts (1821)
§ 201 § 201
Sonsuz çokluktaki araçlar ve bunların karşılıklı üretimde ve değiş-tokuşta birbirleri ile kesişen eşit ölçüde sonsuz devimleri içeriklerine özünlü evrensellik yoluyla yoğunlaşır ve evrensel kütlelere ayrışır, öyle ki bütün karmaşa gereksinimlerin, bunların araç ve kendilerine özgü emeklerinin, doyumun ve kuramsal ve kılgısal eğitimin tür ve yollarının tikel dizgelerine — bireylerin onlara paylaştırıldıkları dizgelere —, bir sınıflar ayrımına gelişir.

Ek. Evrensel Anamaldan pay almanın tür ve yolu bireylerin tikelliklerine kalır, ama Yurttaş Toplumunda tikelleşmenin evrensel türlülüğü zorunludur. Eğer Devletin ilk temeli Aile ise, o zaman Sınıflar ikinci temeldir. Bu ise özel kişilerin bencil olmalarına karşın başkalarına dönmek zorunda olmaları olgusundan ötürü çok önemlidir. Öyleyse bencilliğin kendini Devlete, evrensele bağlamasını sağlayan kök burada yatar — Devlet ki, kaygısı bu bağın dayanıklı ve sağlam bir bağ olması olmalıdır.

 
Die unendlich mannigfachen Mittel und deren ebenso unendlich sich verschränkende Bewegung in der gegenseitigen Hervorbringung und Austauschung sammelt durch die ihrem Inhalte inwohnende Allgemeinheit und unterscheidet sich in allgemeinen Massen, so daß der ganze Zusammenhang sich zu besonderen Systemen der Bedürfnisse, ihrer Mittel und Arbeiten, der Arten und Weisen der Befriedigung und der theoretischen und praktischen Bildung — Systemen, denen die Individuen zugeteilt sind —, zu einem Unterschiede der Stände ausbildet.

Zusatz. Die Art und Weise der Teilnahme am allgemeinen Vermögen ist jeder Besonderheit der Individuen überlassen, aber die allgemeine Verschiedenheit der Besonderung der bürgerlichen Gesellschaft ist ein Notwendiges. Wenn die erste Basis des Staats die Familie ist, so sind die Stände die zweite. Diese ist um dessentwillen so wichtig, weil die Privatpersonen, obgleich selbstsüchtig, die Notwendigkeit haben, nach anderen sich herauszuwenden. Hier ist also die Wurzel, durch die die Selbstsucht sich an das Allgemeine, an den Staat knüpft, dessen Sorge es sein muß, daß dieser Zusammenhang ein gediegener und fester sei.

§ 202
§ 202
Kavrama göre Sınıflar tözsel ya da dolaysız, düşünen ya da biçimsel, ve sonra evrensel sınıf olarak belirlenir. Die Stände bestimmen sich nach dem Begriffe als der substantielle oder unmittelbare, der reflektierende oder formelle und dann als der allgemeine Stand.

Toplumsal Sınıfların Ayrım Ölçütleri
Toplumsal Sınıflar Modern Yurttaş Toplumunun gelişim süreci içinde ayrışmaya uğrar. Ön-modern toplum biçimlerinden ortaya çıkan modern Toplum yapısı başlangıçta o ön-modern biçimlere ait belirlenimleri kendi içinde kapsar. Köylülük Sınıfı bunlardan biridir. Ama bu sınıf ve ona ait kültür biçimleri gelişmiş ülkelerde 1970'lerden bu yana aşağı yukarı bütünüyle ortadan kalkmıştır. Hegel § 202'de 'düşünen' ya da 'biçimsel' sınıf dediği İşleyimciler sınıfını daha öte Zanaatçılar, Fabrikatörler ve Tecimciler sınıfı olarak ayrıştırır.

İşbölümündeki ayrışma süreci bugün Hegel'in sözünü ettiği ayrımlaşmanın çok çok ötelerine yayılmıştır. Ama eğitimin gelişmesi ve yaygınlaşması ve geleneksel ayrımların silinmesi kültürel olarak büyük ölçüde türdeş bir İşleyimciler sınıfı yaratmıştır. 'Evrensel Sınıf' ya da devlet bürokratları sınıfı da bugün modern toplumlarda 200 yıl önce olduğu gibi herhangi bir ayrıcalığı olmayan Yurttaşlardan oluştuğu için Hegel'in zamanındaki politik ve kültürel özgünlüğü yitirmiş, başka her emekçi gibi kültürün olağan biçimlenmesine uyarlanmıştır.

 

Anamalın Paylaştırılması
Anamalın bireyler arasında herhangi bir ayrım gözetmeden eşitlenmesi Eşitlikçilik ideolojisinin istemidir. Böyle bir eşitleme Anlak düzeyinde kuramsal olarak olanaklıdır, çünkü bir toplumda her bir bireye toplumsal anamaldan ne kadar pay düşeceği anamalın parasal değerinin nüfusun sayısına bölünmesi yoluyla kolayca saptanabliir ve dağıtım yerine getirilebilir. Ama bu Eşitlik kurulur kurulmaz bireylerin ne olursa olsun herhangi bir ekonomik davranışa girişmemeleri gerekir, çünkü bütün bir toplum alanında en küçük bir bireysel kazanç Eşitliği bozacaktır.

"Toplumsal Türe" olarak da anlatım bulan bu Eşitlik ideolojisi Anlağa özgü bir soyutlamacılık tutumudur, ve gerçekte varolan durumda bireylerin yetenek, beceri vb. gibi ayrımlarını gözardı ettiği düzeye dek Haksızlığın kendisidir. Anamalın paylaşılmasındaki Eşitsizliğin boyutları bir kültürün Duyunç ve Türe anlayışına bağlıdır. ABD ve AB bu konuda toplumsal duyuncun ve toplumsal duyunçsuzluğun iki uç örneği olarak görünür.

 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014